25 Ocak 2014 Cumartesi

bir gün elbet





bir gün elbet geleceksin, ben yine bekliyorken taraçada seni
belki de başka bir sen gelecek bana, hiç beklemediğim biri gibi

bir gün elbet geleceksin, sonbaharda, nisanda ya da ocak...
bir bekleyişi bitirerek tam da, bir rüyayı gerçekler gibi bakarak

23 Ocak 2014 Perşembe

filli replika mezarlığı




şair kuyruğuna girmiş “hüzün ekmeğimdir”
ağladıkça... doyuyor, doyuruyor. doyuyoruz!
bilge bir protein şimdi medeniyet dedikleri
raylı trenlerle hüzne makaslanan katatoni...

hoş sohbetler edeceğiz bu psişik cevherle
nasılsınız, onlar nasıl, sizce nasılım? ya siz?
vahşi coğrafya inleyecek bu doğal kıtada
düşünün ki kalahari çölüne terk edilmişsiniz
ve tek peygamberiniz benim mutlaka, ne dersiniz?

konumuza dönelim, o en güzel dönmeler
bir akşam ekmek alıp eve dönmelerdir
sıradan fırınlarda ne güzel pişer sevda?
gitmeseniz de orda, bir köy var uzakta
hüzünlü türkülere terk ettiğiniz
işte onlar, ama onlar, en çok siz!

hala duruyoruz, akşam, sırada...
şimdi güzel şeylerden bahs’ etmeliyiz mutlaka
ama dursun sevgi denen en yoksul yerimiz
- yahu, geçen gün yine mevlanayım işte, ahaha!
- mevlanayım işte, mevlanasın, mevlana. ne demiştiniz?

20 Ocak 2014 Pazartesi

boynu kuğulu kırlangıç




kış kırığı içinde elim, elim uzak buzullarda
insansız denklemi hayatı ikiye indirgeyen
aklın mantığın değil belki, sevmenin, aşkın
güz kurusu of’ların, öf’lerin eyleminden

biraz sessizlik düşmeliydi gökten, karla birlikte
birkaç adam belki, birkaç sokak, belki bir iki mekân
sis bir kadına dönüşmeliydi belki gece koşuşturan
ufak gülümsemelerle renklerin sokağından

üç dağ aslanı kalmak en kötüsü ama
kimi üç şehirde bir zaman, kimi rüzgâr, uğuldar
soğuğun koreografisi vücuda değil de ruha
tangolar, valsler, sonra yine tangolar...

bende taş kesti suya batmalar
çığlık ağacı yapraklandı sesim,
sesim kırlangıçlı mavnalar...