21 Aralık 2013 Cumartesi

ayva ağacı



arka bahçemizdeki küçük ayva ağacı
bahçedeki sonsuzluk ülkemin küçük tâcı


eğilirdi gövdesi, tutmak istermiş gibi
günden güne kaybolan çocukluğu içimde
sarı, turuncu, yeşil, bilinen her biçimde
yaprakla kaplanırdı sonbaharlarda dibi

güneş ince dalları arasında oynaşır
her sene üç beş iri meyve olgunlaşırdı
bir sabah “meyveleri komşu oğlu aşırdı
demişti annem “sen de onun topunu aşır

çocuktuk kin gütmezdik, sürmezdi bir oyunca
dargınlık. unuturduk. komşu çocuklarıyla
kahkahamız, yükselir vızıldayan arıyla
yarışırdı sokaklar, şen sokaklar boyunca

-sokakları ilerde uzunca anlatırım-

inerdim yanındaki merdivenden koşarak
evimizin ardında uzanan bahçemize
şimdi ıssız, ağaçsız, çocuksuz bıraktığım

dünyanın sonuna dek uzanır anılarda
sudan daha serindir, kökleri daha uzun
ağır ağır gecenin düşer omuzlarına

-”anılarda”, “da” ayrı olacaktı, çok pardon-

15 Aralık 2013 Pazar

incir ağacı



bir incir ağacıdır iner çocukluğunca
yaprakları kiremit solmuş çatılarından
güneşli öğlenlerin türküsü mırıldanan
gövdesinde çatlaklar açar boylu boyunca

bir incir ağacıdır, süt sızar budakları
bir zaman karardı mı bir çocuk gölgesinde
masalımsı ırkların iniltili sesinde
damar damar yollara bükülür dudakları

kökleri kavuşuyor inerken sonsuzuna
tenhasında gizlenmiş gölge oyunlarının
büyünün ötesinde sözcüklerden yapılı

tatlılığı her dilde meyvelerine vuran
bir incir ağacıdır, sessiz, yalın, çağıldar
güneşin pençesinde kıvranan çatılardan

Dere



neşesiyle salınır
köpükleri derenin
kıyısına serenin
kaygıları alınır

sesi ince incedir
sazların arasında
gecenin karasında
uğraşı kendincedir

insan hemen kurtulur
karanlıklar ininden
keder, öfke, kininden
sevdasına tutunur

çağıl çağıl bir sudur
zaman da sonsuz, akan...
ama insanı yakan
gelecek korkusudur

Yürüyüş



ıssız patikasında yürüdüm bu hayatın
ağzımın kenarında saman çöpü türküler
dağlarla ovaları kaldırıp birer birer
terkisine oturttum arkamdan gelen atın

yürüdüm güneşli bir ikindi avlusuna
zamanın unutulmuş toprakları üstünde
geceleri ne keder, ne mutsuz bir düşünce
girebildi ruhumun büyülü uykusuna

yürüdüm adım adım, yollarda fısıldadım
kurak tarlalarında çatlakların içine
tohumlu duasını yağmur tanrılarının

ne zaman kapadıysam gözlerimi kuşlardan
kanatlar düşüyordu karanlık tepelere
yürüdüm ışıl ışıl, yürüdüm yokuşlardan