9 Kasım 2013 Cumartesi
Yakındır
toprağın üzerine
yakındır yıkılışı
yüzyıl süren ölümlü
saltanatın, yakın
belinde sallanıyor
bir ağrıyan kılıcın
suskunluğundaki kın
eskiyi terkedişin
sevdaları yepyeni
coşkun tabakaların
yükselişi alnında
taçlandırıyor yarın
yakındır dünü güne
bağlayan kanatları
uykulu gecelerden
gündüz çözüyor atları
Yansı
kavuşmaz dudağı dalgaların
bu yakaya eski bakışlarla
havada asılı martıların
düşü serilse yanaklara
bir bir köpürüp saçındaki denizin
kumsalına çiziyor sevdalarını
berduşun, gön görmüşün, gezmişin
bakışlarına vurduğu kadarı
ah, ah çekerek uyanılası âşklar
benzemez yokluğuna senin
benzemez senin kadar
suya düşen damlalarda
sonsuzluğu var
denizin
8 Kasım 2013 Cuma
atların anlamı
atların anlamını sayıklayan çocuklar
ıssız köy yollarında kasım aylarının
hepsi de mahzundur hepsi hüznünü bakar
yeşilin içinde sessizce kaybolmanın
üst üste beyaz beyaz gülücük kulesinin
başlarından şefkatler eksilten yoksunluğu
bir masal perisinin koynunda durur kuğu!
beyazlığından düşer para imanın dinin!
akşamdan kalma düşün sabah tazeliğinden
alıyor ay göğe gümüş gerdanlığını
geçerken bir kervan sahte güzelliğinden
atların yeleleri şimdi kahırlı serin
şarkısını seriyor ilk kuşun ötüşüne
ilerde eski nehir akıyor derin derin
4 Kasım 2013 Pazartesi
yokuş
kapanımsız beklediğimiz bir yokuştur
rahat mevzulardan artırdığımız
ellerinde ekmekle çocuklar daracıktır
inip kalkan tahterevalliler gibi şen
bir yokuş ağlayan anneler kadar
yorgunluğumuzun üstünü örten
eğimli geliş gidişleri düşün
beyaz kuşlarına satır satır
bir yokuş diyorum çıkılmaz kışın
buzlu sözler saçıyor sokaklarına
dumanı bacaların ah be kuşum
şarkıların örtüşmüyor kahrına
bir yokuş ipekten yapma bana
eksilterek çıkarılmış derinden
bu çağ anlamıyor diyorsun amma
yoksulluğun namerdin dilinden
körleşerek sürüklenen beden mi
körleşerek gülüm ne dersin
suskunluğun tutup elinden?
oturmuş bakınıyor çaresizliğin
perdeleri, rüzgar tarayacaktır!
gönlümde gün göğün görgüsünü
görüp elbet arayacaktır
saçlarımda beyaz örgüsünü
yalnızlıktan devşirilmişliğin.
üşüyorum deme üşüyorum gülüm
gözyaşı akarken sıcaktır
bir yokuş diyorum taze ve sıcak
ekmek kokusu sofralarında
çıkılıp inilecektir bir bir ve ancak
kim hazırlayacak seni bir düşün
simli gecesinde süzülen kuşa
adını hatırladığın bir sabah kışın
unuttuğun sokaklar kaldırımlarına
yıldızların ışığıyla yazılacaktır
rahat mevzulardan artırdığımız
ellerinde ekmekle çocuklar daracıktır
inip kalkan tahterevalliler gibi şen
bir yokuş ağlayan anneler kadar
yorgunluğumuzun üstünü örten
eğimli geliş gidişleri düşün
beyaz kuşlarına satır satır
bir yokuş diyorum çıkılmaz kışın
buzlu sözler saçıyor sokaklarına
dumanı bacaların ah be kuşum
şarkıların örtüşmüyor kahrına
bir yokuş ipekten yapma bana
eksilterek çıkarılmış derinden
bu çağ anlamıyor diyorsun amma
yoksulluğun namerdin dilinden
körleşerek sürüklenen beden mi
körleşerek gülüm ne dersin
suskunluğun tutup elinden?
oturmuş bakınıyor çaresizliğin
perdeleri, rüzgar tarayacaktır!
gönlümde gün göğün görgüsünü
görüp elbet arayacaktır
saçlarımda beyaz örgüsünü
yalnızlıktan devşirilmişliğin.
üşüyorum deme üşüyorum gülüm
gözyaşı akarken sıcaktır
bir yokuş diyorum taze ve sıcak
ekmek kokusu sofralarında
çıkılıp inilecektir bir bir ve ancak
kim hazırlayacak seni bir düşün
simli gecesinde süzülen kuşa
adını hatırladığın bir sabah kışın
unuttuğun sokaklar kaldırımlarına
yıldızların ışığıyla yazılacaktır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)