26 Haziran 2007 Salı

Kavaklıdere, Amir Sultaniye

Tadında bırakta fayda var. Herşeyi tadında bırakmalı. Olduğu gibi kabul etmeli. Bulduğu gibi bırakmalı... Penceremi haziranın serin esintilerine araladım, yoksa haziran mı beni araladı? Bir ruhsal serinlik... Ne fark eder? Pencere aralık, kadeh dolu, bitmeyen sükûtun yıllanmış lezzeti dudaklarımda... Perdeleri açtım, perdeler kelimelerdi. Şimdi salt cam saydamlığında bir sessizlik kapladı içimi. Sessizlik, her şeyi en saf haliyle gösteren ayna. Bulutsuz gökyüzünde pike yapan bir kuş...

Söylenmemiş sözlerim var, söylemiyorum. Aralık pencereden odaya doluyorlar. Gidilmemiş yerler var. Hiç sevilmemiş kadınlar var. Ne güzel! Hala birşeyler var. Dışarıda, sokağın köşesinde ya da öteki sokağın ortasında. Hiç yaşanmamış hayatlar var. Verilmemiş isimler var, şimdi dudaklarımda, söylemediğim kelimeler var. Onun yerine bir ıslık tutturdum. Şimdi bir de sıgara yaktım. Söylemem, söylemeyeceğim. Hayatta söylemem. Sevdiğim kadınlar var. Aşık olduğum... Hepsine aşığım, hiç söylemem.


Bir kadeh sükùt daha, sonra dilim çözülür...